Pazartesi, Temmuz 21, 2014

İNSANLAR,KARGALAR,BALONLAR,ARABALAR,RUJ ve BEDELLİLER

Ne meraklı insanlar bir şeyler saklamaya. Saklanmaya. Ne çok yerleri , zamanları, yüzleri var bir şeyleri saklamaya, saklanmaya.
Ömür boyu saklambaç oynanır mı?
Ben artık hangisi maske, hangisi değil anlayamıyorum. Oyun nerede başlıyor, gerçek nerede bitiyor, kestiremiyorum.Karga gibiler. Kargalar da meraklıdır bir şeyleri saklamaya. Parlak şeyleri sever kargalar. O sevdikleri parlak şeyleri toplar,biriktirir, saklarlar. Bazen bir vida, bazen bir gazoz kapağı...
Yeter ki parlak olsun biraz. Hiçbir şey tek başına değerli değildir.
Sen neye değer veriyorsan, o değerli olur. Bazen en değerli olur hatta.
Bazen bir vida, bazen bir gazoz kapağı...
Ben severim kargaları. Saklamayı sevmiyorum ama. Saklanamadım bir türlü. Saklanacak bir yer, bir yalan, bir yüz bulamadım. Aslında çok var tabi.
Yer de var, yalan da var...Yüz zaten çok! Ben çok yoruluyorum saklayınca. Saklayacağım şeyi, kişiyi nereye saklayacağımı ararken vakit kaybedemem. Sakladığım şeyi örtbas etmeye çalışırken yeni bir hikaye uydurmakla uğraşamam. Korkarım da bundan.
Ya inanırsam kendi uydurduğum, uyduruk hikayeme? İnanmazsam olmaz çünkü. Madem saklanacağım, inanmamda lazı kendi boktan hikayelerime. Sevmem lazım çirkin yüzümü. Ve tüm bunlar olurken rahatsız olmamam lazı. Soğukanlı ve berbat biri olmam lazım.
Ağırlık yapıyor o sakladıklarım. Yavaşlatıyor beni o ağırlıklar... haliyle ben de yavaşlıyorum. Aslında işlerini yapıyorlar. Ağırlıklar yani...Onların bir suçu yok. Ağırlıkların yani...
Sürekli ilerlemek, ileriye doğru ilerlemek, yukarıya doğru yükselmek isteyen birinin hiç işine gelmez o ağırlıklar. Sevmez onları. Ağırlık, ilerlemek isteyen, yükselmek isteyen insanın, balonun, arabanın düşmanıdır. Çok zengin olabilir ama insan eğer saklarsa bir şeyleri. Yüzünü satanlar var.
Fakat balonsa yükselemez.
Arabaysa hızlanamaz.
Ben askerliğimi bedelli yaptım. Askerlik için ödediğim bedeli bankadan borç aldım.
Hala ödüyorum. Bazen de ödeyemiyorum. Bunu bile söyleyemiyor bazı bedelliler. Bedelli asker olduklarını yani...Bankaya olan borçlarını ödeyemediklerini söylemelerini zaten beklemiyorum. O kadarı salakça olur. Salağımdır ben biraz. Bazı bedelli askerler, ünlü hatta. Çok var hatta bedelli ünlüler. Bazı bedelli ünlüler bunu bile söyleyemiyor. Bedelli ünlü olduklarını yani...
Saklıyorlar. Saklanıyorlar. Hemen bir şarkı patlatıyorlar, yeni dizilerinden, kitaplarından,yazılarından bahsediyorlar.
Şarkı playback. Hayları da öyle. Şarkıları bile yalan. Seslerini saklıyorlar bu sefer. Konu oraya gelince,onlar oradan kaçıyor. Arkalarına bakmadan üstelik. Engelliyorlar kendilerini. Kendi kendilerini engelliyorlar. Ne meraklı insanlar sessiz kalmaya, sessizliğe ne kadar alışıklar. Ben sessizlikte kalamam. Duramam orada. 1 dakika duramam. Hemen bir şey söylerim. Çeker giderim. Aslında ben bir yere gitmem; sessizlik yok olur ben bir şey söyleyince. Bedelli askerlik, askerlik sayılmaz, biliyorum. Askerlik yaptım sayılmaz yani aslında. Biliyorum. Askerlikten muaf oldum ben bedelini ödeyerek. Hepsi bu. Hayata döndüm ama bedelli askerlikle. Askere gitseydim, dönemezdim; biliyorum. Çok vergi ödedim askerlikten muaf olduğum o günden bugüne. Eve gelen kağıt, hala buzdolabımın kapağında duruyor. Bir erkeğin vatan borcunu ödemesinin tek yolu askerlik değil. İyi bir vergi ödeyicisi, iyi bir istihdam yaratıcısı, iyi bir eş, dost, evlat olmak da önemlidir.
Vatan borcunu; en iyi, "İyi Vatandaş" öder. Yeterince "İyi vatandaş" olursan hatta; sana
borçlu kalır çoğu zaman vatan. Ben de bankaya ödüyorum borcumu. Epey ödüyorum hem de. Bazen de ödeyemiyorum. Epey ödeyemiyorum hem de. Ama vergimi eksiksiz ödüyorum. Listelere girmeyi hak edecek kadar ödemiyorum ama ödüyorum. Rekortmen değilim ama ödüyorum. Borcum bu benim çünkü. Vatana borcum.
Türkiye'de pek konuşmuyor insanlar. Bazen konuşuyorlar. Nadiren. Eser miktarda. Her konuştuklarında da doğru konuşmuyorlar ama. Dudağında rujla gezen erkekler,ünlü olanları da var, "Ben nişanlandım" diyor mesela televizyonda. Üstelik bir kadınla! Onları da anlıyorum ben. Kendimi yerlerine koyuyorum. Dudağıma ruj sürmeden yapabiliyorum bunu. Ülkemiz zor. İzin vermiyor bazen konuşmamıza. Biz de konuşmuyoruz. Konuşmak için izin beklerken biz daha da zorlaşıyor ülkemiz. Biz daha da konuşmuyoruz o zaman. Koca koca sessizlikler giriyor aramıza. Sessiz bir sarmala kapılıp gidiyoruz. Kapılıp giderken çığlık atıyoruz belki ama onlar da sessiz. Kimse duymuyor. Ses telleri, uzun süreler konuşmazsan, yok oluyo. Sonra onlara en ihtiyaç duyduğun zamanda, ses edmezsin. Gıgın çıkmaz. Çıkmasın da zaten. Geç kaldıktan sonra ne önemi var konuşmanın. Seni duyması gereken çoktan çekip gittikten sonra...
Sessizlik yapıştı üstümüze. Ben üstüme yapışan şeyleri de sevmiyorum. Yavaşlatıyor beni üstüme yapışanlar. Beni yavaşlatan her şeye, herkese düşman oluyorum sonra. Keşke eşcinsel olsaydım diyorum bazen. Söylerdim eşcinsel olduğumu. Eşcinsel olduğumu söylemek için eşcinsel olsaydım keşke diyorum. Kaçırdım o şansı. Bu yaştan sonra eşcinsel olamam. Ama her yaşta konuşabilirim.
Eşcinsel olsaydım ve bunu söyleseydim; belki o zaman bir adım, minnacık bir adım yaklaşırdık diyorum konuşmaya, saklamamaya...Normale doğru bir minik adım atardık belki diyorum.
Normale doğru her adıma ihtiyacımız var.
Askerim ben hep. Her gün askerim. Çok bedel ödüyorum.
İşte söylüyorum.
"Askerim ben. Çok bedel ödüyorum!" diyorum."Keşke eşcinsel olsaydım" diyorum.
"Olsaydım; onu da söylerdim!" diyorum.

1 yorum:

  1. kimileri için kaçış yok. gitseydin de hayata dönebilirdin yani belki daha da farklı bakardın hayata. acemiliği biten ve görevi hala devam eden biri olarak söylüyorum. tabiki belli yaştan sonra zor. gidene de bedeli var gitmeyene de. o yüzden haklısın:)

    YanıtlaSil